İlk Ayasofya  360 lı yıllarda yapılmıştır fakat ahşap bir yapı olduğu için bu yapı yanmıştır. Bunun üzerine 415 yılında ikinci Ayasofya inşa edilmiştir. İkinci ayasofya’da büyük bir isyan olan nika isyanına kurban gitmiştir. Soyluları temsil eden maviler ile halkı temsil eden yeşillerin birleşerek I. Justinianus'a karşı ayaklanma başlatmışlardır. Dönemin imparatoru bu durumdan dolayı kaçmaya karar vermiş ama karısı Theodora buarda kalmasını söylemiştir. İsyan bastırıldıktan sonra 537 yılında üçüncü görkemli Ayasofya inşaa ettiriliyor. Ayasofya 5 senede yapılmıştır. Dönemin imparatoru Kudüs teki Süleyman Mabedinden daha büyük bir mabet yaptırdığı için  ‘Ey Süleyman seni geçtim ‘ der. 10000 işçi 100 tane usta 2 tane mimar ayasofyayı yapmıştır. Bugün dünyanın en büyük kilisesi Sait Pierre’dir bu bina 1500’ lerden sonra yapılmıştır. Ayasofya ise 532-537 yılları arasında yapılmıştır. Aralarında neredeyse bin yıl fark vardır.

 


Ayasofya yaklaşık 1500 yıldır İstanbulu süslüyor. Ayasofyaya uzaktan baktığımızda ilk olarak sol tarafında ayasofyanın sebili var. Bugün bir kahveci olarak kullanılıyor. Yine sol tarafına dikkatlice baktığımızda sultan türbelerinin olduğunu görüceksiniz. Ayasofyanın sağ tarafında ise eskiden adalet sarayı varmış fakat bu yapı 1930 larda yanmış. Ayasofyanın dört adet minaresi var. Kırmızı kubbeli minare Fatih döneminde yapılan ilk minaredir. Onun arkasındaki minareyi Fatihin oğlu Beyazit yaptırmıştır. Kalan iki minareyi de Kanuni Mimar Sinana yaptırmıştır.


Ayasofya'nın içine bir göz atalım; Ayasofya'ya ilk girdiğimizde iki adet narteks denilen koridor bulunuyor. Bu nartekslerden geçtiğimizde imparatorluk kapısı ile karşılaşıyoruz. Şimdi bu kapılara uzaktan bakalım bakıldığında 9 kapı var. Sağdaki üç küçük kapı ile soldaki üç küçük kapı   halk için kullanılmış. Ortadaki üç büyük kapı imparatorluk mensupları kullanılmıştır. Özellikle tam ortada yer alan en büyük kapıdan sadece imparator geçebilir. Tüm kapıların üzerinde dikkatli baktığınızda perde kancaları bulunmaktadır. Kışın daha sıcak olsun diye buralara kalın perde asmışlardır.

 


Yine dikkatli bakıldığında imparatorluk kapısının üzerinde bir kemer var. Bugün National Galeride bulunan Bellininin çizdiği Fatihin meşur portresini o kemerin içinde hayal ederek çizdiği söylenir. 

 


Yukarıya baktığımızda dikkatimizi bir fresk çekiyor. Burada tam ortada Hz. İsa vardır. Pantagrator yani her şeye hükmeden İsa olarak betimlenmiştir. Rum Ortodoks kiliselerinde  Hazreti İsa’nın acılar içinde çağırma gerilirken resmedilmesinden pek hoşlanmıyor o yüzden çağırma gerilme sahnesi çok fazla gösterilmiyor. Ortodokslar Hazreti İsa’yı  zaferler kazanmış bir imparator gibi göstermek istiyorlar. Bu nedenle bütün Rum Ortodoks kiliselerinde her zaman için hakim bir noktada zaferler kazanmış imparator kıyafetleri giyen ve süslü bir tahta oturan  pantagrator İsa vardır. Sağ tarafında Cebrail meleği bulunur. Sol tarafında ise Meryem ana bulunmaktadır. Hz. İsa’nın önünde yere secde etmiş bir imparator bulunur. İmparator kapısının zemine baktığımızda bu zeminin aşınmış olduğunu fark edeceksiniz. Burada bu kapıyı bekleyen muhafızlar olduğu için zeminin zaman içerisinde aşındığı söyleniyor 

 


İmparatorluk kapısından içeri girdiğimizde ise şu anda halı serildiği için zemini göremiyoruz fakat zeminde küçük haçlar var. Bu haçları tam tamamlarsanız bir yuvarlak kubbe çapını tamamlamış oluyorsunuz. İki kere kubbe (553-537)  yıllarında yıkılmış. Bu haçları yere koyma sebepleri tekrar yıkılırsa çapı tamamlayıp kubbeyi inşa etmek. 56 metrelik kubbe var çapı 36 metredir.  Tavanda binlerce mozaik var. Mozaik cam ve taştan oluşur Freks ise boyamadır.

 


Yan taraftaki kolidorda 107 tane sütun var. Sütun başlıklarına bakacak olursak sepet örme tarzı olduğunu görürüz. Bu sütün başlıklarının üzerinde Bizans hanedanlarının sembolleri var. Bizans için mor kutsal renktir. Porfir mor renge verilen isimdir. Porfir sütunlar sadece mısırda bulunuyormuş. Mor çok zor elde edilen bir renk olduğu için sadece hanedan tarafından kullanılan bir renktir. Sütunlar için farklı malzemeler kullanılmıştır. Bazıları efesteki artemis tapınağından gelmiştir. Sütunların bulunduğu koridordaki tavana bakarsanız tavanla balık figürlerini görürsünüz. Balık Hristiyanlıkta kutsaldır.

 


Şimdi ayasofyanın mihrabına doğru bakalım. Ayasofyanın mihrabı tam ortada değildir hafif sağdadır. Çünkü burası kilise olarak yapıldığı için altar doğuya yani kudüse doğrudur ama kabe daha güneyde olduğu için mihrap tam ortada değildir. Mihrabın arkasında kalan sol taraftaki kemer (kapı) sultanların ayasofyaya giriş yeridir. Burası sultan mahfili olarak da geçiyor. 


Hemen kafamızı yukarıya kaldırırsak yukarıdaki mozaiği fark edeceğiz. Bu mozaikte Meryem ana kucağında çocuk İsa yı taşıyor. Bu mozaiğin boyu 6 metredir ama Ayasofya o kadar büyük ki mozaik küçücük kalıyor. Yine kemerin sağında baş meleklerden biri yer alııyor. Yine yukarıda ayasofyanın dört köşesinde serafin denilen koruyucu melekler bulunur. Sağdaki madalyonda da ALLAH yazıyor. Her zaman camilerin içinde 8 tane madalyon bulunur.  Arapçada öncelikle sağdan sola doğru yazılır ve kelimenin içinde sesli harf yoktur. Örneğin Ahmet yazarsanız kelimenin başında sesli harf vardır ama içinde yoktur Ahmt diye yazılır. Üst kat kadınlara ayrılmıştır jinekoryum diye geçer. Alt kat ise andrakorm’dur. Hasan ve Hüseyin madalyonlarının arasında kalan üst kattaki balkon imparatoriçenin yeridir. 

 


Alt katta omphalion  denilen yerde kral tahta çıkar ve kralın bulunduğu yerdir. Yanında 12 tane daire olduğunu görüyorsunuz. Burada kral kendini Hz. İsa ve 12 havari ile özdeşleştiriliyor. 

 


Yukarı çıkmadan önce dilek taşı var. İmparator Justinyen hasta olduğunda  bu sütuna yaslanıp ağrısı geçiyor. İnsanlar o günden sonra bunun bir mucize olduğunu sanıyorlar. 360 derece parmağını tutup döndürürsen dileği kabul oluyormuş.

 


Yukarı çıkıldığında hayat ağacı kapısından içeri girilir. Geçmişte bu kısımda kilisenin konsülü toplantılarını yaparmış. 

İlk olarak yandaki deisis mozaiğine bakalım. Deisis yunanca son yargı demektir. Tam ortada Hz. İsa var sol eliyle kutsal kitap İncili tutuyor. Mozaiğin üzerinde yunanca vaftizci yahya yazıyor. Sol tarta Meryem ana var. Üzerinde tanrının annesi yazıyor. Sağ taraftaki kişi son yargı gününde Hz. İsa dan şefaat diliyor. 

 


Bir diğer mozaik ise İrini isimli elinde çocuğu olan kraliçedir. Yanında kocası olan Yohannes Komnenos var. Kraliçenin elinde çocuk, kocasının elinde bir kese altın var. Bu eser 800-900 yıllık bir eserdir. 

 



Bir diğer mozaiğe baktığımızda ortada Hz. İsa var yanında Zoe (Hayat) isimli kraliçe var. Hz İsa’nın diğer yanında kraliçenin kocası var fakat kraliçe ilk kocasının bedenini üçüncü kocasının başı ile mozaikte birleştirmiş.


Alt kata indiğimizde çıkışa doğru yürüyelim. Çıkışa gelindiğinde ( alt kattaki çıkış kapısı) yukarıdaki mozaikte tam ortada Hz. İsa ve Meryem ana var. Soldaki bir Bizans imparatoru olan Jüstinyeni görüyoruz. (530 larda yaşamıştır).Elinde bir kilise tutuyor. Bu kiliseyi sizin için yaptırdım msajını veriyor. Sağ tarafta ise Kostantin var (330 larda yaşamıştır). İstanbulu kuran kral ve Hristiyanlığı ilk kabul eden kraldır. Elinde bir şehir tutuyor. Ben İstanbulu sizin için inşa ettim Hz. İsa ve Meryem ana  mesajını veriyor. Kostantinin yanında üç sıra yazı var. Burada W yerine O koyarsanız ve C yerine S koyarsanız Kostantinos oluyor. Sol tarafta ise Yunanca J harfi yok onun yerine İ harfi kullanmışlardır. Bakıldıldığında   İstinyonos yani Jüstinyen çıkıyor.

 


Çıkış kapısı 2200 yıllık bir Helenistik dönem tapınağının kapısıdır. bronz bir kapıdır ve Tarsus'tan getirilmiştir.